Sisyphos miti, Martin Eden ve Umut üstüne
Aiolos'un oğlu, Korint kralı Sisyphos tanrı-ırmak Asopos'a, kızı Aigina'nın Zeus tarafından kaçırılmış olduğunu söyleyerek Zeus'u ele vermesine karşılık kalesi içinde bir pınarın akıtılmasını sağlar.
Bu hainlik Zeus'un öfkesine neden olur. Zeus ona ölüm meleği Thanatos'u gönderir. Sisyphos, Thanatos'u zincire vurur; onu özgürlüğüne kavuşturmak için Zeus müdahale etmek zorunda kalır. Ölüler Ülkesine götürülen Sisyphos kaderine katlanmak istemez. Kendisine cenaze töreni yapmamasını karısından ölmeden önce istemiştir. Törensizlği hoş karşılamayan Hades, dinsiz karısını cezalandırması için Sisyphos'un yeryüzüne dönme önerisini kabul eder... Sisyphos daha yıllarca yeryüzünde yaşayacaktır.
Nihayet, gerçek ölümünde cezalandırılır. Ölüler Ülkesi tanrıları onu sonsuza dek bir kayayı tepenin eteklerinden zirvesine yuvarlamaya mahkûm ederler; hedefe her yaklaşmada kaya yine aşağıya düşer.(wikipedia)
İşte o kaya umutlarımızdır. En büyük ceza ölümsüzlük değildir. yaşadıkça umutlarımızı en dipten taşındığı yerde kalamayıp durmaksızın geri dönme isteğidir. Umut bu durumda fiziksel bir şey olmalıdır; çünkü akılsal bir şey olsaydı aklın çıkarımı olan eylemsizlik ilkesine uyardı. Ama akla uymuyor ve gerisin geri yuvarlanıyorsa her defasında tabiattaki diğer nesneler misali fiziksel bir gerçekliğe sahip olmalıdır. O kadar ağır olmalıdır ki hatta altında kalan bütün hayalleri yok etmeli, üzerine yıkıldığı hayatların içindeki anlamı öldürdüğınden olsa gerek ocağına incir ağacı dikmektedir. Kısacası yeis, kapımızı çalmayı bekleyen umudumuzun azrailidir.
Umut, kötülüğün yolu olan yokuş aşağı kolayca yuvarlanır. Hiçbir şey yapmamak yeterlidir kötülüğün gerçekleşmemesi için nitekim. Olup bitene göz yummak veya kurt kanunu saymak. Hatta düşene saldırmayı ve her böylesi durumda tabiatın kuralı saymak düşenin kaderini paylaşamamak adına ondan uzak durmayı ve gizli gizli bizim başımıza gelmediği için mutluluk duyarken uzaktan izlemeyi.
Olup bitene kifayetsizliğimizi fark ettikçe karamsarlık ayrılmaz ve kendisinden kaçılmaz bir ruh halidir. oysa umutlu olmak bir iradedir. Onu bilip inkar etmektir. Bilmeyi reddedip cehaletin mutluluğuna sığınmaktan iyidir. Bile bile ve bile isteye mutsuz olmayı aklı basındalığa tercih etmektir. Bunca mutsuz insan arasında mutlu olmak için ya onlara benzemeli ya da kendimizden vazgeçmeyip yalnızlığı yorgan etmeli ruhumuza ve alışmalıyız umutsuzluğun esrikliğinden ve dondurucu soluğundan kaçmalı.
Modern psikoloji bize kendi başımıza kaldığımız tüm düşünme etkinliklerimizin %85 inde gerçek hayatta asla gerçekleşmeyecek şeylere ayırdığımızı söyler.
Bir diğer deyişle; insan beyninin evrimi asla gerçekleşmeyecek olasılıkları düşünmeye tüm zamanlarının %85' ini ayırması acınası bakiyesidir doğal seçilimin...
Bir diğer deyişle; insan beyninin evrimi asla gerçekleşmeyecek olasılıkları düşünmeye tüm zamanlarının %85' ini ayırması acınası bakiyesidir doğal seçilimin...
Elbette soylarımızın hayatta kalmasına tek nedendir sanmamız da mantığın gereğidir. Ancak umut edemeyişimizin türümüzün sonu olacağını açığa vurur bize Martin EDEN. Hayal ettiğiniz kadar ama dahası hayallerimiz maddi bir kaynaktan beslenmediği sürece varsınız. Bizi hayatta tutan nefes alıp vermek ve beslenmemiz işin fiziksel kısmını halleder. Oysa fiziksel olarak en tepede olan, doyuma ulaşmış ve besin zincirinin en üstündeki canlı bile olsa, amacı olmadığında yaşamını kolayca (hatta kendi elinden) yitiriverir.
Hayatta en ağır yük gam ve keder mi sanıyordunuz? Ya da ölüm korkusu sevdiklerinizi veya sahip olduğunuz malı mülkü yitirmek mi? Henüz umutsuzluğun yükünü sırtlamamışız demektir. Hayatın acı olduğunuzu düşünüyorsanız evrimimizin tohumlarını ektiği olumsuz düşüncelerimizin meyvesi kötümserliği tatmışsınız anlamına gelir. Hayat; isterse olanca ağırlığını versin bir yana kefenin öte yanındaki minicik bir umut tüm o ağır şeylerin kefesine ağır basan bir yüktedir ve hatta onları hafifleticidir.
Olup bitene istediğiniz kulpu takın istediğiniz anlamı yükleyin ancak nice türlerin yokoluşuna şahitlik etmiş insanlık milyonlarca yıldır yaptığı şeyi yapacak ve buna da adapte olacak veya bunu da kazanca çevirecek bir hamle yapacaktır. Okyanusun serin sularına kendisini bırakır Martin Eden. Ruhuna artık ağır gelen yükü, ruhundan ayrılması ve ruhunun çektiği acılara son vermesi içindir. Intiharı; sonu olan bir yolun sonuna vardığını ve gidecek bir yeri olmadığını bilmesindendir.
Gerçeklik sandığımız kadar nüfuz edilemez bütünlükte ve yıkılmaz olmadığı gibi hayat da sandığımızdan daha kırılgandır bunu deneyimledik sadece. Tuhaf olan ise bunu bize milimetrenin milyonda biri büyüklüğünde bir canlı fark ettirmesi. Yunan Tanrılarının insanın başkaldırısına ölüm meleğini göndermelerine koşut olarak tabiat ana en mahir ve ele avuca sığmaz katilini gönderdi. Bizler Sisyphos soyu isek sisyphos un Kayası ile kucaklaşmalı dostlar.. onu taşımak bir ceza ya da lanet değil onurdur. O kaya yuvarlanacak, umutlar yerle yeksan olacak ama yeniden ayağa kalkma gücünü yine kendimizde bulacağız. Çünkü o kaya umutsa onu taşıtan insanlığın onurudur.
Hayatta en ağır yük gam ve keder mi sanıyordunuz? Ya da ölüm korkusu sevdiklerinizi veya sahip olduğunuz malı mülkü yitirmek mi? Henüz umutsuzluğun yükünü sırtlamamışız demektir. Hayatın acı olduğunuzu düşünüyorsanız evrimimizin tohumlarını ektiği olumsuz düşüncelerimizin meyvesi kötümserliği tatmışsınız anlamına gelir. Hayat; isterse olanca ağırlığını versin bir yana kefenin öte yanındaki minicik bir umut tüm o ağır şeylerin kefesine ağır basan bir yüktedir ve hatta onları hafifleticidir.
Olup bitene istediğiniz kulpu takın istediğiniz anlamı yükleyin ancak nice türlerin yokoluşuna şahitlik etmiş insanlık milyonlarca yıldır yaptığı şeyi yapacak ve buna da adapte olacak veya bunu da kazanca çevirecek bir hamle yapacaktır. Okyanusun serin sularına kendisini bırakır Martin Eden. Ruhuna artık ağır gelen yükü, ruhundan ayrılması ve ruhunun çektiği acılara son vermesi içindir. Intiharı; sonu olan bir yolun sonuna vardığını ve gidecek bir yeri olmadığını bilmesindendir.
Gerçeklik sandığımız kadar nüfuz edilemez bütünlükte ve yıkılmaz olmadığı gibi hayat da sandığımızdan daha kırılgandır bunu deneyimledik sadece. Tuhaf olan ise bunu bize milimetrenin milyonda biri büyüklüğünde bir canlı fark ettirmesi. Yunan Tanrılarının insanın başkaldırısına ölüm meleğini göndermelerine koşut olarak tabiat ana en mahir ve ele avuca sığmaz katilini gönderdi. Bizler Sisyphos soyu isek sisyphos un Kayası ile kucaklaşmalı dostlar.. onu taşımak bir ceza ya da lanet değil onurdur. O kaya yuvarlanacak, umutlar yerle yeksan olacak ama yeniden ayağa kalkma gücünü yine kendimizde bulacağız. Çünkü o kaya umutsa onu taşıtan insanlığın onurudur.
Yorumlar
Yorum Gönder