Murat İnci kimdir




Ben kimim?



İsmim Murat İNCİ;

İzmir'de 1974 yılında doğmuşum.

Çocukluğum Manisa'da ilk gençliğim Akhisar'da geçti.

On altımda İzmir'e döndüğümüzde eğitim hayatımın hayata dönmesi için artık çok geç olduğundan ve koşullar gereği çalışma hayatına atıldım.

Turizm otelcilik meslek edindirme kurslarında geçen 3 ay sonunda Büyük Efes Oteli'nde staj. Burada barmenlik öğrenmesine öğrendim de sonrasında gittiğim yerlerde boya temizlik, tadilat ve tüm bu işleri yapmam gerektiğini görsem de yılmadım. Şehir dışına gitmekten vazgeçip sonunda İzmir Çankaya'da bir otelde askere gidene kadar bellboydum.

Askerliğimden sonra 7 yıl ara verdiğim eğitim hayatıma devam etmek yaptığım en kolay şeydi diyemem. Bilgileri taze olanlara karşı 3-4 yıllık eğitimi bir yılda edinmesi gereken kişinin yarışması pek adil olmassa da hayat da zaten olması beklendiği gibi adil değildir.

Dershanede rehber öğretmenimiz "asla kazanamazsın kazanırsan şu duvara asmalı"  diye moral verdi...

Ben Ege üniversitesini kazandım... Felsefe bölümünü...
Peki neden Felsefe? binlerce kere yanıtladım ama faili meçhul bir azmettiricinin sonucuyum. Nietzche. Felsefeye hiç başlanmamsı gereken biriyle, kesinlikle başlanması gereken yaşlarımda başladım. Yanıtım: Hayata soruları olup yanıt arayanlarına arasında olmak için felsefe. 

Hazırlık hariç tüm eğitim hayatım çalışmakla birlikte yürüdü. Genellikle gösterildiği gibi çalışmak zorunda olmam başarısızlığa mazret değil bölümümü birincilikle bitirmem için itici güç oldu. Derslerimde daima kendi notlarımı tuttum ve oradayken anda bulunmamın amacını gerçekleştirecek farkındalığına bu sayede sahip oldum. Bu sebeplerden mütevellidir arkadaşlarımla gününü gün edememek ve gece yarılarından sonra çalışmaya mecburiyetimdir tavla öğrenemeden  mezun olmama da vesile.
Hazırlık bölümüne başladığım ilk gün unutulmazdı. Hocamız derse girdi ve dierkt ingilizce konuşmaya başlayarak tüm orta öğrenimini Fransızca gördüğümden konuya Fransız kalmam kaçınılmazdı. 
Üniversitede Sosyal Yardım Birimi yetkililerine yardım için başvuruma 2 seçenek sunuldu. Yemekhanede bedava yemek ve karın doyurma garantisi veya  kütüphanede  part time çalışmak.
Ben kütüphaneyi seçtim. Yabancı dil öğrenimini desteklemek için ilgi alanıma giren İngilizce kriminoloji dergilerindeki yazı ve imzadan karakter analizi de yapan grafoloji veya adli tıp dergilerindeki bilgiler mesela.
Bir ağabeyim arkadaşlarından ayrıldığında tek başına kaldığı ve yüksek lisans çalışmalarından vakit bulamadığından part time çalışma teklif etti. Hayatımda ciddi denebilecek bir işe bu sayede başladım. Bu sayede özel güvenlik alanında sıfırdan bir şirketin kuruluşunda bulundum ve logosuna varasıya kadar  detaylarına şahit ve hakim oldum. 4 kişiyle başladığımız küçük işletme 380 kişilik bir şirkete dönüşüminde her aşamada hemen her pozisyonda tecrübe kazanmama ve zorlu yüksek lisansımı tamamlama imkan verdi. Bir okul gibi gördüğüm ilk işim geçen 6 yıl  sonrasında mezun olarak ardndan 12 yıl çalısacağım havalimanına geçmeme imkan tanıdı.  

Fakat formasyonumun damarlarıma zerk ettiği ve tıpkı civa ruhu gibi ölünce dahi terk etmeyecek bir zehirdir felsefe ve öğrenme aşkı alevsiz kavrup yüreğimi okuduklarım ve dinlediklerimden susuzluğumu gidermek için bilgiyi tüm yaşantım boyunca her yerde arattı...

Hayaller gerçeğe, masallar hakikate dönüşebilir sanarak o yüksek lisansıma başladım. Hayalim akademisyenlikti.

Burada hayat, iki haftalık vekil öğretim görevliliğiyle ağzıma bir parça bal çalıp, aklımı da başımdan yıllar sonra geri vermek üzere alıp bilmediğim bir yere saklayıp unutturdu...

Master tezim dünyada sayılı, Türkiye'deki felsefe literatürde benzeri olmayacak bir konuya sahipti. Herkes Platon'u Devlet' iyle ve buradaki fikirleriyle tanır oysa yaşantısının son dönemine ait olduğunda fikirlerinin de pek çoğunun değiştiği eseri olan "Yasalar"ı anlatan tek bir kaynak bile yoktu. İçeriği Politika fesefesi, Hukuk Felsefesi ve Eğitim Felsefesi ekseninde incelenmişti ve adı şöyleydi:

"Platon'un Yasalar İsimli Eserinde Eğitim"

Felsefe hayatta hiç bir şeyi değiştirme iddiasına sahip değildir. tüm gizemli sözcüklerinin fenomenolojik yaklaşımla ve kelimelerin tarihçesiyle peşine düştüm....

 Önce doktora tezi hacminde hazırlayıp sonra kısalttığım tezimi 45 dakika olması gereken savunmam 2.5 saatte misafir ve yedek öğretim üyelerinin de huzurunda tamamlanarak komisyonca oybirliği ile onaylandı. Yorumları hâlâ aklımdadır: "Keşke bu güzel çalışma önümüze doktora tezi olarak gelseydi."

Sonra...

Tutulmayan sözler, boşa çıkan umutlarla tanıştım ama ne yalan söyleyeyim, tanıştığımıza da memnun olmadım.

Nereden bildiğimi bilmediğim şu güzel sözleri gerçekleştirdim sonra: 

"Gerçeğin soğuk zeminine çıplak ayakla basmayınca ayaklarının üzerinde durulmuyor ve hayallerini kurban etmeyince gerçeğe, adam olunmuyor."
Büyüdüm...

Sanırım gittiği yerlerden birinde yitirdiğim aklımı bulup terk ettiği başıma dönmesi için güç bela ikna ettim bir başka deyişle.

"Göz ola dağların ardını göre... akıl ola başa gele.." Çok geç öğrendiğim bir hakikatin özlü biçimde ifadesidir bu atasözü.

Dağların ardını değil de burnumun ucunu görür görmez beni tamı tamına on yıl sabırla bekleyen o güzel insanı daha fazla bekletmeyip tercihimi ondan yana kullandım.

Hayatın idamesi bir şekilde olur olmasına da... doğru insan, bir kere ya çıkar ya da hiç çıkmaz bu kısacık hayatta insanın karşısına dedim ve hiç de pişman olmadım.

Doktora için kayıt yaptırmaya gittiğim gün gelen işe kabul edildiğimi bildiren telefonla daha kurumsal bir işe Havalimanında Güvenlik Amirliğine geçiş yaptım. Yıllar sonra Doktora'yı Ege üniversitesinde bir dönem daha zorladım hatta, ama yine devam edemedim devam sorunu yaşadığım için. Akademisyenlik hayalini kalbinde bir daha bulunup içimi acıtmasın diye mezar taşı dikmeden gömerken "hayaline aşık olduğumla da ayrılabilmeli" diye kendime fısıldadım. Aşık olduğumuz bir hayal, bir surettir sadece oysa Psuke'nin aşkı gibi görmeden ve bilmeden düştüğümüz aşk, hakiki olanıdır. Ve anladım ki; öğrenmek ve öğrendiklerimi aktarmaktır benim aşkım, sureti olan ünvan ve meslek değil. 
Ama bir gün gömdüğüm yerden bir çiçek açtı. Adı "umut". "Hayatın bize vaad ettikleri değil bize lutfettikleriyle yapmanız gerekeni yapmalı" mottosuna uygun olarak Aristoteles'in Nikamokhos'a Ethik' kitabında; "kendilerine kapsam sağlayan bir hayatta mükemmellik çizgisinde hayati güçlerin kullanımı" deyişini hayatıma aksettirdim. Amaca adanmamış hayat öylesine önüne geldiğiyle, erdemsiz olansa insana özgü olmayan haliyle yaşanır. Ben de onu aradım, her yaptığıma onu kattım, her sözümde onu söyledim, her yaptığımla onu hatırlattım. Umudum erdemli bir hayat; amacım, zor olan 'İyi'ye ulaşmaya çalışmak.
Havalimanında geçen 12 yılda bıraktığım izlerle anılırım. Üniversite öğrencilerinin meslek edindirilmesi ve part-time istihdamını sağlayan projeyi planlayıp baştan sona hayata geçirerek, çalışma saatlerinin değiştirilmesi esnasında optimizasyon sayesinde, performans değerlendirmesi, taltif ve taktir konularında hep öncü oldum. Hiçbir zorluktan kaçmadım, hiçbir zaman yükü başkalarına bırakıp mesaimi tamamlamadım. ikisi büyük dört yangın ve isan kaçırma, kavgalar, tartışmalar, şikayetlerden oluşan sayısız vaka beni başıma gelecek her ne olursa olsun başa çıkabileceğime olan inancımı güçlendirdi.  Rezilyans, Türkçe'de kelime karşılığını benim hayatımda bulmamın mümkün olduğu nice kelimden biri oldu. Sorunlu ve zorlu durumlarda arabuluculuk, zorlu insanlarla başa çıkma, 186 kişilik ekibe liderlik, meslek eğitmenliği, etkili iletişim eğitmenliği, tüm havalimanı personeline suçlu profili değerlendirme eğitimi ve daha nice etkinlik beni ben yapan temel taşlarını döşedi.
İş beğenmeyip ya da üniversiteyi burada çalışmak için mi bitirdim diyen mantığın duvarını aşamayıp işsiz olanlardan hallice yıllar geçtikten sonra artık  havalimanından sonra 2018'in son ayından itibaren dünyaca ünlü bir markanın üretim tesisinde güvenlikten sorumlu olarak çalışıyorum. 
Burada gerçekten kendimi geliştirme ve ifade etme fırsatını bulabilme şansına eriştim. Böylelikle işim, bir zorunluluktan çıkıp mutlulukla gelişimimi devam ettirdiğim bir mecraya dönüştü. Kim derdi ki yıllar önce merakla başlamış Grafoloji bilgim, suçlu profil tahlili eğitim ve deneyimlerimle 3 yıllık eğitimcilik dönemimde işime yarayacağını. Hatta daha sonra Mentörlük verdiğim yeni mezun mühendislerin kendilerini ifade etmekte zorlandıkları veya onlar için gölgede kalan kısımlarını aydınlık alana çıkartmakta kullanacağım bir araç oldu tüm bu bilgi ve deneyimlerim.

2013 Kasımında Sadece bir araba alabilmek gibi basit bir amaçla araştırmaya başladım. İçimdeki akademisyen uyandı ve aylar süren araştırma sonucunda tez yazacak kıvama geldim. Ancak bu esnada gördüm ki bilgiyi paylaşanların saltanatı var ve ister paylaşır ister paylaşmazlar, istedikleri kadar ve istedikleri zaman paylaşırlar. Yanı sıra bilgilerin arasında bilgiymiş gibi sunulan sanılarla, bir dirhem bal için iki çeki odun çiğnemeye benzettiğim gerekli olanların arasına karışmış gereksiz olan teknik bilgiler ile kullanıcı deneyimleriyle karşılaştım. 

Sağolsun bir dostumun sayesinde bir yola çıktık ve bizi yalnız bırakmayan diğer dostlarımın da katıldığı bu yolda iki yılda emek verip bulup buluşturup  daha önce donanımhaber.com da silvershadow nickname'i ile yazmaya başladığım bütün yazılarımı bu yeni oluşum http://www.golftutkusu.com/ a aktardım.

Başlangıçta bilgiyi  saklandığı yerden ve keyfilikten çıkartmak, fakat aynı zamanda kirlerinden arındırmak istemiştim. Nitekim kurulacak olan bana dahil bağımlı olmayan bir sistematik düzende ve ansiklopedik bilgilere ilk mesajda anahtar kelime aramasıyla erişilebilen konu başlıkları tasarladım yıllar içinde de hayata geçirdim.  Bilginin güç olduğu  modern dünyanın en esaslı yasasına başkaldırıdır bu girişim. Kimseye minnet etmeden sadece anahtar kelimeleri girerek herhangi bir konuyu ilk kısmında anlamak ama daha detayını eklenen diğer kullanıcıların değerli  deneyimleriyle zenginleştirmek.

Öte yandan "Klasik Düşünce"nin asıl, diğerlerinin soluk birer kopya olduğu modern dünyada bildiğini paylaşmak, saygı hariç hiçbir karşılık beklemeden paylaşmaktır benim Pandora'nın kutusunda saklı kaldığına inandığım umudum.

Erdemler birliği öğretisini yayan ve hiç bir karşılık kabul etmeden şehir şehir gezen, bildiklerini paylaşan "gezgin bilgelerin"  yaşama karşı duruşunun modern imkanlarla zenginleştirilmiş kriztalize halidir benim için "felsefi danışmanlık".

Daha önce yazdıklarımın çoğunu Vw Golf ile ilgili yazmıştım ama artık gelecek gelmeden önce hazır olmamız gereken elektrikli araçlar üzerine yazmaya başladığımda https://www.voltturk.com/ sitesine ilk adımlarımı attım ve halen kuruluş aşamasında.

Her biri birbirinden değerli dostlar arasında KÜL Kitap Kulübünde 2018 den beri  daimi üyeyim. Sonradan bir araya geldiğimiz bir klübümüz daha var. Buradaki sunumları ve değerlendirmelerimi aktardığım yazıları buradaki blogu kurarak derlemeye başladım.  Hatta değerli bir dostumuzun hatırlatmasıyla oturumları da buraya kaydetmeye de başladık.

Bu arada baba oldum 41'inci baharıma günler kala, yıllardan 2015 te. Bizim öğrettiklerimizi üzerine ekleyip yine bize satıyor. Kızım beni geliştiriyor ona yetişme isteğim sayesinde. 

Artık biliyorum ki; "hayatta kazançlarımız her zaman mevki makam ve/veya maaş kabilinden olmayabilir."

Benim kazancım bu satırların sonunda değil de içerisinde gizli. derinlere gömdüğümü sandığım umutlarım ve hayaller toprağın altından yeşerdiler ve yepyeni formlarıyla bana yepyeni duygular bahşettiler  Kendimi engellenmiş veya hayalleri ertelenmiş hissetmeyi bıraktım artık; çünkü "O hayat ki, size tanıyacağınız veya farkında olmadan yanından gelip geçeceğiniz mucizeler sunar büyüklü küçüklü, ama istisnasız 'değer'ini her anına adil biçimde yayar."

Artık hayatın beni getirdiği yerde ondan dilemeyi ve hatta buyurmayı bırakıp bahşettiklerinin hakkını vermeye çalışan kendimle barışık ve kederine yenilmeyenlerdenim...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yüzyıllık Yalnızlık Gabriel Garcia Marquez İnceleme

"Şairin Romanı" Murathan MUNGAN'ın kitabı