Kazancakis Zorba Romanının İncelenmesi

 

 

Zorba” Kitabının İsmi ve Muhtemel Tarihsel Kaynaklarının Araştırılması

 



George Zorba. Yunan Zorba romanının ve filminin dayandığı gerçek bir kişiliktir.

1865'te Selanik'ten yaklaşık 40 km uzakta bir Makedon köyünde (şimdiki adıyla Kolindros) doğdu. Bütün bu bölge 1912'ye kadar Türklerin Osmanlı sınırları içerisindeydi. Zorba'nın babası bir Türkle tartışır ve köyünden kaçar, ailesini George Zorba'nın büyüdüğü yere götürerek güneye Yunanistan'a gider. Zorba 19 yaşındayken annesi ölmüş; babası Athos Dağı'ndaki bir manastırda görev yaparak emekli olmuştur.  Beş parası olmayan Zorba'nın babası emekliliğinden sonra köyüne dönmek zorunda kalır. Bu tarihsel arka plana bakarak Zorba’nın doğduğu yere, köklerinin olduğu yere, ait olduğunu hissettiği yere ve belki de bazı akrabalarının hâlâ hayatta kaldığı yere geri dönmek istediği sonucuna varılabilir.

Zorba; koyun ve keçi gütme, odunculuk, madende kazıcılık, seyyar satıcılık, nalbantlık, işçilik, kaçakçılık, dilencilik ve müzisyenlik yaptığı söylenir. Tüm bu etkinliklerine bakarak yetenekli bir karakter olduğu kesin.

Zorba 1912'de "mücadeleye" katıldı. Ancak yazıdan kiminle, kime karşı, nerede savaştığını öğrenemiyoruz. Bir biyografi yazarı, onu "Bulgar Köylerini" yakıp yağmalayan biri olarak tanımlıyor. Bu, Türklere karşı bir savaştı ve orada vahşice pek çok olay yaşandı.

Romana bakarsak, Zorba'nın Bulgar 'Komiteci' veya gerilla savaşçılarına karşı savaşta öne çıkan Yunan Subay Pavlos Melas ile birlikte Makedonya dağlarında savaştığını öğreniriz. Zorba romanında bir Bulgar komiteci olan bir rahibin boğazını nasıl kestiğini anlatır. Kendi başına alınan bu bilgiden, vaktinden önce Zorba'nın siyasi olarak Yunan olduğu sonucuna varılabilir. Ama birkaç gün sonra Zorba, aç biilaç, büyüklü küçüklü beş küçük çocukla karşılaştığını ve bu çocuklarının babasının öldürdüğü adam olduğunu öğrenince gözlerinden yaşlar geldiğini ve "dünyanın değirmen taşı gibi döndüğünü" söyler. Bunun üzerine savaş ganimeti,(yağması) Türk parasını, altını ve bütün malzemelerini çocuklara vererek savaş alanından kaçtığını anlatır. Bu yaşadığı travmanın kendini ülke, kilise ve para fikirlerinden bir anda kurtardığını söylüyor. Bir şeyi ne zaman çok sevse kirazlar gibi kusasıya kadar maruz bırakır ve kurtarır kendisini sonunda.[1] Zorba, savaşta ve cinayetlerde üstlendiği rolden dolayı utanıyor ve kendinden nefret ediyordu. Merak edilen, gerçek George Zorba bir vicdani redci miydi? Vatansız bir köylü olmaya ve başına gelenlerden dolayı milliyet ve vatan fikrinden nefret etmeye mi döndü? Ya da sonrasında da apolitik mi oldu?

George Zorba'nın 1912 savaşında Türklere karşı savaştıktan sonra, babası gibi Athos Dağı'ndaki manastıra çekildi, ancak burada dayanamadı. Kısa bir süre sonra yazar-şair Nikos Kazancakis ile tanıştı ve birlikte bir maden geliştirme macerasını planladılar. Bu proje oldukça basit bir aldatmacaydı, 1914-1918 savaşında Yunan ordusunda zorunlu askerliği önlemek için yapılan bir düzmeceydi, çünkü tarihsel kayıtlara göre maden işçileri askerlik hizmetinden muaf tutulmuştu. Maden, savaşın bittiği 1918'de zamanında bir çöküş yaşadı. Görünüşe göre George Zorba ve Kazancakis, Kazancakis'in "Bolşevizm'den kaçan Yunanlıları kurtarmak" için düzenlediği Rusya gezisinde bir araya geldi. İki adam dans eden mülteci kızların kaldığı bir otelde kaldı ve Zorba üç güzel Rus kadınla Yunanistan'a geri döndü. Sonrasında George Zorba kuzeye, şimdiki Yugoslavya'ya doğru sürüklendi ve Üsküp'ten birkaç mil uzakta bir köye yerleşti. Hayatının neredeyse son yirmi yılında, George Zorba, 1942'de yaklaşık 77 yaşında ölene kadar Makedon kırsalının merkezinde şehirden uzak yaşadı.



 50'li yaşlarının sonlarında orta yaşlı bir adam olarak Zorba kuzeye, Makedonya'nın kalbine neden taşınsın? Yunan olsaydı, güneye taşınıp Yunanistan'ın herhangi bir yerinde yaşayabilirdi. 1912'de Türklere karşı savaşta Yunan davasını terk ettikten sonra hayatından endişe mi duyuyordu? Son yıllarını yabancı bir halk ve kültür arasında mı geçirmeyi tercih ediyordu yoksa tanıdığı insanlarla, kendini en yakın hissettiği insanlarla mı yaşayacaktı? Bir Makedon köyünde Yunanca mı konuşacaktı yoksa Makedonca mı konuşacaktı? Makedonlar arasında bir Yunan mıydı yoksa... Makedon muydu?

Kitap, Kazancakis tarafından yazıldı ve 1946'da Makedonlar ve Yunanlılar arasındaki iç savaş sırasında Yunanca yayınlandı. Orijinal başlık "Alexe Zormpa'nın Yaşamı ve Zamanları" idi. Zormpa? Burada kitabın orijinal olarak "Yunan Zorba" olarak adlandırılmadığına dikkat etmeli.

Kitap 1952'de ilk kez İngilizce'ye çevrildiğinde, kitabın adı "Yunan Zorba" olarak değiştirildi. Peki neden? 1964'te çekilen film, Zorba karakterinin dünyaca ünlü olmasına daha da yardımcı olan yeni isim altındaydı. Kitabın ve filmin yeni İngilizce adı yüzünden tüm dünya efsanevi karakterin gerçek etnik ve ulusal kimliği konusunda yanlış yola saptı veya saptırıldı. Dünya, Zorba'yı Yunan olarak düşünmeye başladı,



 

Zorba'nın etnik ve ulusal kimliği hakkında Kazancakis'in kitabının metninden daha iyi bir kanıt yoktur.

Kitaptaki ana karakter Kazancakis ile ilk tanıştığında, ancak adını açıklamadan önce yazara aşçı olarak çalışmayı teklif eder. "Hiç duymadığın, aklına bile gelmemiş çorbalar yapabilirim" diyor. Bu, Kazancakis'in Makedonca Çorba olarak Zorba ismiyle ilgili ilk ipucunu bırakmasıdır.

 

Adı sorulduğunda karakter şöyle cevap verir:

"Alexis Zorba. Bazen bana Fırıncı Küreği derler çünkü çok uzun boyluyum ve kafam bir kalbur gibi dümdüz. … Bana da Küf derler çünkü nereye gitsem işimin ehli olduğumu söylüyorlar. … Başka lakaplarım da var ama onları başka bir zamana bırakalım.. "

Şimdi bak! Zorba ile tanışır tanışmaz birçok ismi olduğunu öğreniyoruz! Gerçekten büyüleyici olan şey, verdiği takma adların, taze ekmek pişirmekle, sonra zamanın geçmesiyle ve daha sonra ekmek bozulduğunda ve yenemediğinde küflenmeyle ilişkili bir addan çürümenin ilerlemesini göstermesidir. Kazancakis ne tür numaralardan bahsediyor? İsimlerle hile mi? Bu, kelime oyunlarına dikkat etmek için Kazancakis'ten bir ipucu mu?

Kazancakis, kitabın devamında şöyle yazarken bir başka ipucu daha veriyor:

"Bu dünyadaki her şeyin gizli bir anlamı vardır... insanlar, hayvanlar, ağaçlar, yıldızlar... (ve sonuncusuna dikkat edin) ... sadece yıllar sonra, çok geç, anlayacaksın."

 

Kazancakis bize gizli anlamların olduğunu ve daha ileriye bakmamız gerektiğini söyler.

Daha yakından bakalım. Yazar, Makedonya'yı Zorba'ya anlatır. Şimdi, başka bir ayrı paragrafta Zorba'nın Yunanistan, Bulgaristan ve Konstantinopolis hakkında konuştuğuna dikkat edin. Bunları neden ayrı paragraflara yerleştiriyor, merak edebilirsiniz? Kazancakis usta bir yazar, usta bir zanaatkar ve belki de Yunanistan'ın bu yüzyılda yetiştirdiği en büyük yazardı. Bu ayrımı yapması tesadüf değildir.

Sonra Zorba hakkında en büyük vahiy var. Kitapta Zorba kendinden bahsederken şöyle diyor:

"Ey harika Slav, bin yıl yaşayasın!"

Yunanlılar Slav mı? Kendilerinden hiç Slav olarak söz etmezler, fakat aynı zamanda Makedonlar etnik ve dini anlamda Slavlardır.

Romanda Zorba, Kazancakis'in deyimiyle "şiir, müzik ve düşünce"nin bir sentezi olan Makedon şarkıları söyler. Zorba'nın filmde Makedonca şarkılar söylediğini hatırlıyor musunuz? Hayır,

Kazancakis Yunanca konuşuyordu. Bir Yunan şarkısı ile bir Makedon şarkısı arasındaki farkı biliyordu. Makedon ismini Yunanca anlamında kullanmadı. Kazancakis kendisini boy hedefi haline getirecek denli aptal değildi.

Hatta yazar Zorba'dan "Kendi ülkenizin bir Makedon Şarkısı Zorba" adlı bir şarkı söylemesini ister. İşte burada Kazancakis'in sözlerini sonraki şifreleri çözmede kullanmak üzere anahtar olarak akılda iyi tutmalı

Farkı açıkça belirtmek için bir başka noktada Kazancakis şöyle yazıyor:

"Unutmayın, Zorba bir yabancıdır, bir Makedondur ve biz Giritlilerin ülkemizdeki bir misafire el uzatmak kendimize getirebileceğimiz en büyük yüzkarasıdır.”

Zorba'nın adının çarpıtılmasının belki de en üzücü ve en açıklayıcı kanıtı, Zorba'nın Romanya'dan yazdığı ve imzaladığı "Alexis Zorbescu" mektubudur. Daha sonra Kazancakis'e Sırbistan'dan "Alexis Zorbic" imzalı bir kart, kartpostal da gönderir. Kazancakis, arkadaşını en son Üsküp'teki bir öğretmenden aldığı ve Alexis Zorba'nın ölümünü anlatan bir mektup duyar.

Kazancakis için Zorba bir kahramandı ve onu, insanlık tarihinin ilerlemesinde insanın düşünme özgürlüğünü koruyan ve geliştiren "Odysseia'nın korumaları" olarak adlandırdığı Homeros, Nietzche ve Bergson'un yanına yerleştirdi. Zorba'yı insan evriminin zirvesine, insan başarısına yükseltti.

Kazancakis, Zorba'nın yaşam anlayışı ve felsefesinde sunduğu şeyin yeni bir On Emir olduğuna, bu dünyada insan için yeni bir On Emir dizisinden başka bir şey olmadığına inanıyordu. Zorba'yı İsa, Dante, Buddha, El Greco ve diğerleriyle birlikte insanüstü bir konuma yerleştirdi. Şaşırtıcı ama burada çağımızın büyük aydınlarından biri olan, bir zamanlar Yunan Hükümeti'nde Eğitim Bakanı olan, neredeyse Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanan ve sıradan bir Makedon'u dünyanın en büyük filozofları arasına yerleştiren bir yazar olan Kazancakis var.

Kazancakis Makedon tarihini biliyordu. Çevirmen Thea Vasilis 'İskender'in İngilizce çevirisinin önsözünde şöyle yazar:

"Onun popüleri Zorba, kurnaz Odysseus'un suretinde yapılandırıldı." Odysseus kurnaz ve kurnazsa iki gözümüzü de açmalıyız! Kazancakis neden 'George' adını değiştirip 'Alexis' seçti? İsmin beğendiği ve şapkadan için mi? bir 'kodlamadır', vaftiz gibi davranan ve sistem olarak 'Alexis' adını seçen yazar Kazancakis’i yoksayalım mı? Bunu, isim hafızamızda bir anma zili çalsın diye mi, bir isim ile anılan bir isim olsun diye mi yaptı? Kim? ne isim? Bize doğu ve batı, tüm bir araya getirmek için mücadele eden Orijinal ismi Alexander olan  Büyük İskender'i hatırlatmak istemesi çok muhtemel.”

Her iki ismin de üç kelimeye, aynı dengeye, aynı forma sahip olduğuna inanmayın: ( Alexander the Great  ) Büyük İskender – ( Zorba The Greek  )Zorba. İsimlerin anlamlarını araştırırsak, Alexis'in 'korumaktan, uzak kalmak, korumak' anlamına gelen görürüz. Zorba kitabı, sadece bir roman değil, Makedon Ruhu hakkında konuşulmanın bir yoludur belki de.

Kazancakis'in kahramanı 'A.Z.'nin baş harflerini düşünmeliyiz. - Kazancakis'in çok sevdiği alfabenin başı ve sonu gibi. Bir de İncil'deki gizemli "alfa ve omega" var.

Kazancakis, kahramanının gerçek kimliğini saklıyor ve kahramanı adına dünyaya gizli bir mesaj mı gönderiyordu? Zorba'nın kitapta yaptığını mı yapıyordu?, kahramanların orada burada bir harf değiştirerek.

1952'de, Yunanlılar ve Makedonlar arasındaki iç savaşın sona ermesinden üç yıl sonra, kitap İngilizce'ye "Zorba The Greek" adıyla çevrildi. Kazancakis hala hayattaydı ve çeviriden kesinlikle haberi vardı. Elbette kitabın adını ve başlığını onayladı ve sorulması gereken bir soru yarattı: bunu neden yaptı? Kazancakis, Zorba'nın kendi ülkesi olan bir Makedon, bin yıl yaşaması gereken bir Slav, hayatında canı gönülden sevdiğini itiraf ettiği ve onun için böyle bir şey elde ettiği bir adam olduğu mesajını kitabı boyunca açıkça veriyorsa neden? saygı ve saygı -- neden İngilizce'ye çevirinin "Yunanca Zorba" olmasına izin versin ki? Peki onun bulmacası neydi?

Kazancakis, İngilizcenin en büyük uluslararası dünya dillerinden biri olduğunu yeterince iyi biliyordu. Hiç şüphe yok ki, fikirlerinin ve felsefesinin ve Zorba'nın fikirlerinin dünyaya yayılmasını istedi. Hatta Zorba'dan yeni Denizci Sinbad olarak bahsediyor ve aklında dünya çapında bir izleyici kitlesi olması gerektiği açık.

Yunan Zorba ismine "Yunan" kelimesini eklemek bir çeşit sahte, hile, kılık değiştirme miydi? Bu, savaş sırasındaki "madencilik operasyonları" gibi bir aldatmaca mıydı? Kitabın kendisinde bir düzine farklı şekilde okuyucuyu çok sevilen karakteri hakkındaki gerçeği daha derine gizlenmiş olduğuna ikna edip bizleri anlamı madencilerin madeni daha derinde aradığı gibi derinde aramaya davet ediyor.

Kitabının yeni İngilizce başlığı ve çevirisi Zorba/Chorba için bir maske mi olacaktı? "Zorba" dünyayı dolaşmak, "Yunan" kılığına girmek, dünyaca ünlü olmak için biçimlendirilmek ve hazırlanmak ve ironilerin ironisi, sonunda kendini ortaya çıkarmak ve Yunan politikacılarla herkese karşı davranışları için yüzleşmek ve onları şaşırtmak için miydi? Makedonlar. Kitabın başında isimlerden bahsederken bize bunu mu haber veriyordu ve "Ben hilelerime geçiyorum…" diye yazıyordu.

Hikâyede, şiirde, şarkılarda klasik geleneği gözlemleyin. Homeros'un klasik epik şarkılarında ve Slav sözlü geleneğindeki epik şarkılarda bir kahraman, gerçek bir kurtarma yapmak amacıyla sık sık kılık değiştirerek seyahat eder. Bir kılık olduğu zaman, kılık soyulduğunda eninde sonunda bir tanıma olmalıdır. Bu tanıma sahnelerinde, neredeyse bir sinyal gibi, tanıma anında her zaman bir şarkı veya bir müzik aleti bulunurdu. Tanrılarla insanların medyatörü olan müzik insan dilinin yetmediği yerde dansla bir araya gelerek Tanrılarla bir olma ve vecd halinin en üst noktasında “epifani” yi vücuda getiriyordu.

Klasik geleneğe sadık kalarak, Zorba kendini bir Slav, bir Makedon olarak gösterdiğinde, santuri çalar ve şarkı söyler ve dans eder zihnindeki müziğe göre.

En büyük eseri “The Odyssey, A Modern Sequel” olan Kazancakis'in bu temaları, bu kılık değiştirme ve kurtarma geleneklerini bildiğinden kim şüphe edebilir?

"Nikos, şimdi arkadaşın George Zorba'dan "Yunan" kılığına girmenin zamanı geldi mi? Ne harika hazırlanmış bir maske Nikos, Odysseus'a layık. Ne komik bir maske! Ve bunun altında ne, trajedi maskesi , Yunanistan'daki Makedonların trajedisi mi gizleniyor?"

Nikos Kazancakis 26 Ekim 1957'de Almanya'nın Frieburg kentinde öldü. Cenazesi ülkesine defnetmek üzere Atina'ya götürüldü. Yunan Ortodoks Kilisesi'nin Atina Başpiskoposu, ulusal onuruna izin vermeyi veya onun için bir cenaze töreni kutlamayı reddetti. Kazancakis adı ve kahramanı Zorba/Chorba'nın adı dünyanın her yerinde yaşıyor ve sonsuza kadar yaşayacak. Başpiskoposun adını ise hiç kimse hatırlamıyor.

George Zorba'nın hayatından ve romandan elde edilen kanıtlar, Yunanlı Zorba'nın gerçekte Makedon Chorba yani Çorba olduğu sonucuna açıkça işaret ediyor.

Kazancakis, bir maske yaratarak, mükemmel bir roman yazarak, dünyanın büyük edebiyatına katkıda bulunarak, onu korumak ve korumak için büyük bir Makedon'u sakladı.

Zorba/Chorba adamını değil, daha da önemlisi, Makedon zihninin hafızasını, imajını, felsefesini, yaşam görüşünü ve dünya görüşünü dünyada canlı tuttu.

Kazancakis'in harikulade başarısı, "Yaşasın Makedonlar"ın temel mesajıyla, Özgürlük ve İnsan Haklarının silinmez evrensel bir bildirisini yaratmasıdır.

Ve Kazancakis bunu tek kelime CHORBA ile başlayarak yaptı.

Zorba ismi; bir yoruma göre de beş yüz yıllık Osmanlı Hükümdarlığının bıraktığı bir izdir.

Zorba sanılanın aksine sadece sesteştir. 1680 yılına dayanan kaynaklara göre Türkçe’ye Farsça’dan geçen  zōrbāz ( زورباز )’dan gelmektedir. ‘Zor’ ve ‘baz’ kelimelerinden oluşan bilinen ilk anlamı kuvvet gösterisi yapan kişidir. İkinci ve en sık bilinen anlamı ise kanun tanımayan, isyancı ve eşkiyadır. İngilizce’de “bully” zorba ve despot anlamlarına gelir Yunanca

Zorba cehaleti, Yazar ise entelektüelleri temsil eder. ‘Bilgin’ der kimi zaman kimi zaman da "efendi". Platon'un bilge Kralına ve Hegel in köle ile diyalektik bir ilişkisi olan 'efendi' ye göndermedir. İronik dil her yere nüfuz etmiştir. Zorba'nın okur yazar olmayan dostu Anagnosis in anlamı "geri okuyan" dır. Okur yazar olmayan birine bu ismi vermesindeki amaç yoksa yazılmış olanı okumaktan başka bir şey yapmayan ve kendisini tekrara mahkum bilge efendilerine başkaldıran yaşamı okuyan ve ona hakkettiği anlamı ve değeri gerisin geri veren anlamı olabilir mi? Bu fikri destekler sözcüklere rastlamak kolaydır bir çok yerde. Örneğin "en büyük peygamber insanlara yalnız bir parola verebilir ve bu ne kadar belirli değilse o kadar peygamberdir.[2]

Yunan (anti)kahraman Zorba yirmi yaşında Olympos un eteklerindeki köyünde açılan bir panayırda Santur u ilk kez duyar ve yemeden içmeden kesilir günlerce bir maşuk gibi. Yine bir maşuk gibi aşığına yönelerek Santur öğrenmek için çaba gösterirse de tüm gayretleri boşa çıkar. Selanik'teki Recep Efendi nin yol göstermesiyle kavuşur aşkına[3]

Mutlu sonla biten pek az aşk hikayesi vardır. Dahası sonuna kadar eşlik eden aşk var mıdır bilinmediğinden sonundaki amaç mıdır yoksa kendisine varılan bir ara durak mıdır? Veyahut sonuç mudur? Bilinmez.

Ama bir hayata katıldığını gördüğümüzde tüm çılgınlıkları hor görmek yerine hoş gören bir mucizedir sanki

Primal düzeyde yaşam süren de üst düzeyde olduğunu düşünen de yaşamaktadır. 

Sağır ve kör olsalar da yaşamaktadırlar. Zorba'ya göre Tanrı önce sağır etmekte sonra bağırmaktan, bana kalırsa da önce gözlerini kör edip sonra şöyle demekte kutsal kitaplarında " hadi oku!, hani görmüyor musun? bana dair kanıtları." Zorbanın isyan etmiş ve hatta küfretmiş Babasını Zorba'yı sağır ederek cezalandırır. Bunda Zorbanın suçu Babasının isyankâr ve küfürbaz olmasıdır. 

Gelecekle veya geçmişle ilgilenmeyen Zorba bu zamanları karanlık olarak görür ve sadece ânı yaşamak gerektiğini savunur. "Gelecekteki şey daha doğmamıştır, tutulmaz haldedir, kaypaktır, düşlerin yaratıldığı malzemeden yapılmıştır, güçlü rüzgarların (Aşk, olağanüstülük, talih, ve Tanrı) çarptığı bir buluttur, seyrelir, sıklaşır, biçim değiştirir.  

Onun laneti yaşamın durmaksızın tüketme ilişkisine anne rahminde nasıl ki göbeğimizden bağlıysak bu kez şimdiye mahkumiyetimizdir.

Yaşlı bir kadınla sevişmesi bir metafordur ve gençlere özgü sanılan üreme içgüdüsüne bağlı olmadığını imâ eder. Yaratmak istediği duygu genç ve güzel olanın tersine yönelen tutku ve şehvetle bizi alışıldık olanın ötesine şaşkınlık, tuhaflık ve tiksinti ile çıkarmaktır.

 Yaşam hazza yönelme acıdansa ölesiye kaçmak üzerine kuruludur. Yaşın önemi yoktur ve hepimizi eşit olarak kuşatan bu koşullanmışlıktır. Madem ki gökyüzü krallığına giremeyecektir[4] hiç değilse yeryüzünü cennete çeviren nadide şeylerdendir cinsel hazlar ve bu nedenle vazgeçilmezdir dans ve şarap gibi.

Bana kalırsa Zorba Nietzsche’nin ayak takımı seviyesindeki 'Zerdüşt'üdür. 

 

"Hiç aç kalmadıysa, hiç insan öldürmediyse, çalmadıysa ve suç işlemediyse dünyayı anlayamazsın sen"[5]

 diyerek meydan okur okumuş bir Budist gibi yaşamın kıyısında durup da onun kiri bulaşmadan pür pak yaşayan tüm insanlaradır meydan okuması  aslında. 

Tanrı cinayeti ve alçaklığı seviyor olmalı der. Hayatta bu kadar çokça yarattığı bir şeyi sevmediği söylenebilir mi hem?

Şehvet Tanrıların İlkçağdaki karakteristiklerindendir. İnsanların sahip olduğu zaaflardan biri olarak tanımlanıp da kendisine mesafe konması gereken bir şey olarak tanımlandığı anda ölümcül günahlardan biri oluverir. Kontrol altında tutulması gereken bir şey olarak Musevilikte tanımlanır ve Hristiyanlıkla 7 ölümcül günahtan biri olarak Şeytanın en sevdiği zaaflarımızdan oluverir.

Alışık olduğumuz kılıktaki şehvet ve tutku bize alışık olduğumuz içgüdülerin ve kendisini hiçbir zaman düşünmediğimiz duyguların nedenlerinin arabasını çeken iki yağız attır. Eros bizi ötekine mahkûm ederken aşk ile kendini ötekinde aramayı ve bulamamayı vaat eder. Bu yaşanan en güzel kaybolma, en güzel arayıp da bulamamadır. Bir varoluşçu, alışık olduğumuz kavramlar ve duygular setindeki bilindik notalara dokunarak tahmin edilebilir bir melodiyi çalmak istemez. İstediği sizi sarsmak, alışık olduklarınızdan sizi düşürüp tıpkı aşkın kalbe düştüğü gibi fikrin akla düştüğü gibi bir kayanın düşüşünde varlığını bulmaktır. Çünkü ona göre “taşlar inişte varlıklarına sahip oluyor.”[6]

Zorba Madam Ortans karakteri ile yaşlı bir kadına olan şehveti ile alışık olmadığımız bir karaktere büründürür. Nice donanmaların karanlık ve puslu gecelerde çarpıp parçalandığı kayalıklardır.[7] Şarapla ruhunu özgür bıraktığında, gözlerinin yerini zihnindeki hayaller aldığında Madam Ortans kılıktan kılığa girer.

Zorba alevlenmişti. Artık hiç kuşkusuz karşısında bu boyanıp mumyalanmış koca karıyı değil, kadınlara verdiği adla ‘dişi ırk’ın bütününü görmekteydi. Kişilik kaybolur, yüz silinir, genç veya moruk güzel veya çirkin hepsi anlamsız bir değişikliğe uğrardı.[8]

Fransız yaşlı kadın bir çok kötü sözle anılır, “ kart Fransız karısı, tepeden tırnağa arsızlık kesilen ihtiyar madrabaz[9], kart dilber[10] dişi domuz, kokmuş karı, lanet olasıca pis murdar[11]

Bize kadınları Nietzsche’nin ötekileştirdiği gözle gösterir. Şeytansı, korkunç bir varlıktır.

Gençlik hepimizin atlatmak zorunda kaldığı bşr sayrılıktır. Çünkü Zorba’ya göre insan gençliğinde insan yiyen bir canavardır ve evcilleşmek bilmez. [12]Bu dünya bir sır dünyasıdır, insan da büyük bir canavar. Zorba

Bu dünyada her şeyin gizli bir anlamı vardır her şey gizli bir hiyerogliftir.

 

 



[1] https://qr.ae/pGxvXJ

[2] Kazancakis Zorba, .S.82

[3] S.26

[4] S.32

[5] S.37

[6] S.164

[7] S.155

[8] S.60

[9] S.58

[10] S.60

[11] S. 158

[12] S.38

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yüzyıllık Yalnızlık Gabriel Garcia Marquez İnceleme

"Şairin Romanı" Murathan MUNGAN'ın kitabı

Murat İnci kimdir